YAŞARKEN BÜYÜMELİYDİ ÇOCUKLAR
Çıkaralım çocuklarımızı sokaklara, on kuruşları, beş kuruşları delikli paraları olsun. Çamurdan cızlavetlerini kaldıramasınlar, ama içlerinde huzur olsun.
Gizli gizli sigara içen, saçları biryantinli yeni yetmeyi anasına şikayetleri olsun en azılı suçları.
Çıkaralım çocuklarımızı sokaklara, körebe, yağ satarım, bal satarım oynasınlar.
"Atarlar tutarlar, en güzelini kaparlar" diyerek, sırasıyla bir bu sıradan, bir o sıradan, güzel çirkin ayırmadan kapsınlar birbirlerini. Bizlerde bu masum dünyadaki düzene hayran olalım. Arap saçı, çelik çomak, kulalı saklambaç, bülbül kafeste, çatlak patlak, birdirbir, istop oynasınlar.
Birdirbir
İkidir iki olur tilki
Üçtür üç yapması güç
Dörttür dört kuş gibi öt
Beştir beş aldım bir eş
Altıdır altı yaptım kahvaltı
Yedidir yedi elim sırtına değdi
Sekizim seksek
Dokuzum durak
Akşam ezanı okunana dek, çığlık çığlığa duyumsuz arkadaşlığın, dostluğun, hınzırlığın, birbirlerinin yaramazlıklarını örtbas etmenin tadı damağında girsinler evlerine.
Ev ev evine
Köy köy köyüne
Kimin evi yoksa
Sıçan deliğine diye bağırsınlar.
Çıkaralım çocuklarımızı sokaklara, onların olanı onlara verelim. Kültürümüzün oyunlarını, nesilden nesile ulaştırsınlar. Sanal değil gerçek olsun hayatları. Gerçeği görüp hakikatı yaşasınlar.
Geçmiş günlerin güzelliğini, o günlerdeki çocuklukları yazınca, şimdiki, bireyselleşmiş geleneksel cocukluktan uzak internet oyunlarıyla yaşayan çocuklarımızın durumu, ister istemez kulağımı yüreğimin hüzünlü çığlıklarına maruz bırakıyor. Eski günlerin çocukluğunu yaşamış biri olarak, bu duygu girdabından çıkmak zor.
Oyun sonrası, toplayalım çocuklarımızı evlerimize. Sobanın yanında, alüminyum leğende yıkasınlar sabun kokusunda.Tabi rahat durmazlarsa, hamam tasını başlarına yemekte var bu hizmetin içinde. Akide şekeri ve el öpmeler olacaktır hamam sonrasında. " Sıhhatler olsun, güle güle kirlen" ne güzel temennilerimiz vardı eski günlerde. Bizdik o çocuklar.
Ninelerinin yaydığı yayık ayranı, el değirmeninde öğütülmüş bulgur aşı, dağlardan toplanmış, kuzu kulağı, galdirik otu kavrulsun bakır tavalarda, taze undan yalaş yapılsın, üzerine bolca tereyağ soslansın. Saçın üzerinden alınsın sıcak mısır ekmeği, güneşte kurutulmuş çökelek gömülsün arasına. Gönülleri şen olsun çocuklarımızın,
kızarsın yanakları elma elma.
.....
"Uçurtmam bulutlardan yüce
Zıpzıplarım pırıl pırıldır
Ne güzel dönüyor çemberim
Hiç bitmese horoz şekerim" demiş Cahit Sıtkı Tarancı. Bende diyorum ki, hiç bitmeseydi samimiyet dolu yıllarımız ve çocukluğumuz. Eskilere gitmek ruhunuza hasar versede üstesinden geliriz. Çünkü o gürbüz çocuklarız biz. İç dünyalarımız kardeşlikle, sevgiyle, oyunlarla gelişti. O sebepten ruhlarımızın özgürlüğü.
Çocuk yapmak bizim dünyevi görevimiz olmamalı, çocuklarımız kendi arzularıyla gelmiyorlar bu dünyaya. Buna mukabil bizlerin yegâne görevi onlara en güzel hayati ve istikbali sunmaktır.
Sevgili okuyucularım, bu yazımda da çocuklar dedim. Kadınlar ve çocuklardan nasıl çıkabilirim, böyle hassas konunun üzerine daha çok yazacağımı düşünüyorum.
Sizlere sonsuz saygılarımı sunarken, cocuklar için yazdığım şiirimi bırakıyorum yüce gönüllerinize.
ÖMÜR DÜŞE
Yaşarken büyümeliydi çocuklar
Gamzelerini güneş öpmeliydi
Sesleri sevişmeliydi sokaklarda
Yapış yapış kirli ağızlarından
Bizden size kim düşe
Akşamın ezanına uymalıydı ayakları
Düşerken yorgun başları
Çorba tasına
Düşleri özgür ve mavi olmalıydı
Yün döşeklerinde
Bizden size kim düşe
Ekmek düşe, ömür düşe, emek düşe
Yaşarken büyümeliydi çocuklar Analarının leçek kokusunda
Analarınım bağır baharında
Mangalda meşe odununun korunda
Duvarda şahmeran işli halının ucunda
Masalların masallarında
Elim elimin üzerinde
Kimin eli en üstte
Zeki'nin eli Haso'nun eli
Gıdık gıdık, kikir kikir
Gülmekten ölmeliydi çocuklar.