Merhaba Değerli Okuyucularım;
Konumuz şehrimiz bugün, acımız ülkemiz. Bursa’yı konuşmadan evvel yurdumuzun bağrına düşen kor ateşe sebep olan canlarımızı rahmetle analım. Fatiha okuyalım onların ruhuna, mübarek üç aylara da girmişken Fatiha okuyup bırakmayalım, Kur’an-ı Kerim’i okuma, anlama ve yaşama yolunda adımlarımızı hızlandıralım.
Üç aylar ve şehir demişken, Nureddin Yıldız Hocamızın sohbetini dinledim üç aylar hakkında “Üç Aylar Geldi Çattı. Heyecan Var mı?” diye soruyordu ve ilave ediyordu, yurdumuzun kalbi olan İstanbul şehrinden örnek vererek. Malum kâr-zarar dünyası, Kârımız; artan imanımız ve amelimiz, zararımız; günahımız, gıybetimiz, boşa harcanan zamanımız. İstanbul Borsasını haberlerde dinlemekle ne kadar zengin oluyorsak, üç aylarda sosyal medyadan sadece menkıbe dinleyerek, Ayet, Hadis paylaşarak o kadar imanı artan mü’min oluruz diyordu ve özellikle kul hakkı konusunda uyarıyordu siz de helalleşin evvelkiler gibi diye de hatırlatıyordu hocamız.
Daha önceki haftalarda şehir konusunu konuşurken aklım bazı satırlarda kaldı. Satırlar kâfi gelmeyince sonraya bıraktım. Sonranın da vakti gelip çatmış olacak ki serdim Bursa dergilerini önüme, yetmedi arşivimdeki diğer Bursa dergileri de dizildi ardı ardına. İlk dergimiz hakikaten ilk: 2003 yılı 1. Sayı, Karanfil dergisi. Edebiyat dergisi olması hasebiyle edebiyatçı yazar Nazan Bekiroğlu ile Sezgin Mısır beyefendi röportaj yapmış. Şu satırları beni etkiledi özellikle; “Muradını alamayanların sonsuzluğu beklediği Muradiye’nin bahçesi. Bir sarı, sapsarı bir ikindi ışığı içinde yüzen bir şehir hatırlıyorum. Bir de otobüsle Bursa’ya gelirken bir bulutu dağa düşmüş gölgesi. Ne kadar çok ağlamıştım Allah’ım. Hepsinin içimde bir karşılığı vardır.” Benim hayalim en çok nereye takıldı dersiniz; hala o bulutun gölgesi o dağa düşüyor mu, yoksa gökdelenler bulut yolu kesen eşkiyalar gibi karşı durmuşlar mıdır sizce?
Biraz daha yakın tarihe gelince ürkütücü tablo 2018 /5. Sayı Mahfel dergisinin Han Günlükleri başlıklı sayfalarında karşımıza çıkıyor, Şair ve yazar Muhammed Münzevi Beyin kaleminden.”AVM’lerde Ölüm Gökdelenlerde Aşk” adlı kendi şiiriyle yüzleşmesini anlatıyor, kıymetli yazar Saadettin Ökten Hocamızın şu manidar sözünü hatırlatarak; “Çağdaş insanın külliyesi: AVM’ler. Yazının devamındaki cümleler batıyor adeta içimize; “Yüzyıllar sonra da bugünleri anmak istemeyecek torunlarımız. Çünkü onlara balkonsuz, cumbasız, kuşların konmaktan imtina ettiği, göğü delmeye çabalayan ama delemeyen ve asla delemeyecek olan binalara bırakıyoruz.”
Bülbül sesi kimlerin kaldı kulağında. Bülbül şiiri Mehmet Akif’imizin belki ezberimizde değil ya da ezberimizde. Bursa işgal altında değil şükür şimdi, ya da modern işgal olabilir mi betonların şaha kalkışı. O kadar umutsuz da olmamalı değil mi? Güzel şeyler de oluyor. Yaparken mi yıkıyoruz, yıkarken mi yapıyoruz karar veremedim. Haftaya eski Bursa’nın güzelliklerini anlatırken yenileri de katalım içine. Beş Şehir ve Bursa’da Zaman/ Ahmet Hamdi Tanpınar. Konuşmuştuk. Üzerine ne kitaplar yazıldı, seslendirmeler, makaleler, söyleşiler vb. Biz de hatırlamış olalım. Yeni yazımıza kol kanat olsun. Dergileri de katıp sözümüze, görüşmek dileğiyle.